Bu Blogda Ara

24 Kasım 2010 Çarşamba

Güzel Bir Hayatın Kapıları

https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjydKvCPlOJJkwS8U3Z39eE0V_tDaFl1Dchm24RacSed0_wix6TIW-xs_oGNZeBAT8XVR9GbFg7QM9VSyDEeqzAJa85NDGqejGsn8Qqp_EKTgkdkDcyXH-_ysW1wErNbBUZZdtgg5mnh_3b/s400/porta_amore.jpg
1-Her insanın esas işi içsel işleridir.
Her gün kendini derinleştirmek için kayda değer bir şey yap.
Gerçekten istediğin hayata daha fazla sahip olabilmek için,
önce hakikatten kimsen o olmalısın
(başkası olmaya çalışma)


2-Hayatını olağanüstü bir gelişim okulu gibi gör.
Başına gelen iyi yâda zorlayıcı her şey, 
insan olarak evriminin o aşamasında öğrenmeye
en çok ihtiyaç duyduğun dersi sana öğretmek için gönderilmiştir.
Bu gerçeği anla ve kendine hep şunu sor:”benim kişi olarak büyümem açısından,
bu kişi yâda olay hangi fırsatı temsil ediyor?”
iç huzurun" için bu büyük kaynak olabilir.


3-Kendine karşı dürüst ol. En iyi hayat özgün olandır.
Kendine asla ihanet etme.
http://www.turkishforum.com.tr/tr/content/wp-content/uploads/2009/12/Maske.gifSosyal maskeni çıkar, 
dünyaya “ gerçek seni gösterecek
kişisel cesarete sahip ol.
Dünya bununla daha zenginleşir.
http://djjohnnys2004.altervista.org/mondo.gif

4-unutma ki neyi yansıtırsak o bize geri gelir.
Dış hayatlarımız iç hayatlarımızın ayna imgesinden başka bir şey değildir.
Karanlık http://site.mynet.com/ucurumyar/mynet_resimlerim/isik.giftarafına ışık tut. Yanlış varsayımların, sınırlayıcı inançların,
seni küçük tutan korkuların farkına var, o zaman dış dünyan değişecektir.


5-Biz dünyaya olduğu gibi değil, kendi olduğumuz gibi görürüz.
Bil ki her durumda hakikat,
senin kendi http://i.i.ua/photo/images/pic/4/2/5316024_2eb87aec.jpgvitray pencerenden süzülerek gelir-senin kişisel kapsamın.
Pencereleri sil, hayatında temizlenmiş olursun. O zaman hakikati görebilirsin.


6- Yüreğinde
http://en.delfabro.com/design/delfabro_webcontent/images/cuore.gifyaşa-onun bilgeliği asla yalan söylemez.
Kalbinin fısıltılarını izle o ses seni kaderine doğru götürür


7-Hayatı merak et. Kontörlü teslim etmekle, olanakların içeri girmesine,
hazinelerin akıp gelmesine alan yaratmış olursun.

8-Kendine iyi bak. Her gün, zihnini, vücudunu ve ruhunu besleyecek bir şey yap.
Bunlar özsaygın ve özsevgin için şarttır.


9-İnsani ilişkiler kur.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2009/10/10/7b829b8e-b4ba-43d1-be11-2db02ab8d1a0.jpg 
Kendi çevrendeki insanlarla bağlarını derinleştirmeye ada.
Başkalarının hayallerini gerçekleştirmesine yardım etmeye odaklan ve
kendi çıkarlarına değil, fedakârca hizmet etmeye daha duyarlı ol.
Sen bu dünyayı zenginleştirmek için buradasın, bu hakikati unutursan
kendine ihanet etmiş olursun.


10-Bir miras bırak.
İnsan yüreğinin en derin özlemi kendinden yüce bir dava uğruna yaşamaktır.

Bir düşünün bakalım ne kadar aralarız bu kapıyı !
http://utenti.multimania.it/amarcord9969/sogno.jpg
Rabın Sharman
Ermiş sörfçü ve patron kitabından

Baş Öğretmen ve ilk Kadın Öğretmenimiz


Baş Öğretmen ve ilk Kadın Öğretmenimiz




İlk kadın öğretmen: REFET ANGIN

   Öğrenci Refet Atatürk, yazı inkılâbı gezisinde 2 Eylül 1928'de Gelibolu'ya da uğramıştı .
Öğrenci Refet anlatıyor: "Karşılamada ben,Atatürk'e bir buket sunarken tökezleyip düşmüştüm.
Atatürk, beni yerden kaldırdı ve iki yanağımdan öptü:
-Acıdı mı kızım?diye sordu. Ben:
-Hayır, acımadı. diye cevap verdim. Atatürk, yanındakilere:
-Bunun ayağına dikkat edin. diye emir verdi".
Öğretmen Adayı Refet24 Aralık 1930'da Edirne'de okulları gezen Atatürk,
Kız Öğretmen Okuluna da uğramış, sınıflarda dersleri dinlemişti .
Öğrenci Refet anlatıyor:
"Atatürk, okula geldiğinde, kendisine okul adına bir buket sundum ve şu konuşmayı yaptım:
-Aziz Paşa'm!Türk yurdunun sınır kapısı olan Edirne'ye ve memleketimize gelişiniz bizi çok sevindirdi. Arkadaşlarım adına size hoş geldiniz, diyor ve bu buketi sunuyorum.
Lütfen kabul buyurun. Paşa'm! Size muallim olmak için söz vermiştim.
Ve işte muallim namzedi olarak karşınızdayım. Atatürk, buketi aldı ve :
-Evet hatırladım. Sen Gelibolu'da düşen küçük kız değil misin? dedi.
Atatürk, sözlerine şöyle devam etti:
-Söyle bakalım, ne muallimi olmak istiyorsun?
Ben, bir an yanımdaki öğretmenlerime baktım ve dedim ki:
-Riyaziye (Matematik) muallimi olacağım. Atatürk:
-Hayır, seni Riyaziye muallimi değil, Tarih muallimi olacaksın. dedi. Ben:
-Emredin Paşa'm, ama neden?diye cevap verdim. Atatürk:
-Ha, bak, ben seni küçükken de tanıdım. Sen, o zaman küçüktün; yine iki lâf etmesini biliyordun.
Şimdi de seni seçtiklerine göre, sende bir şeyler var.
Görüyorum ki çok okuyorsun ve güzel konuşuyorsun.
Onun için sen, Tarih muallimi ol. dedi" .
Tarih Öğretmeni Refet 20-25 Eylül 1937 tarihleri arasında
Dolmabahçe Sarayında İkinci Türk Tarih Kongresi yapılmıştı .
Bu kongreye katılan Gelibolu Ortaokulu Tarih Öğretmeni Refet Angın anlatıyor:
"20-25Eylül 1937 tarihleri arasında yapılan İkinci Türk Tarih Kongresinde delege olarak bulunuyordum. Dolmabahçe Sarayında Kongre çalışmaları devam ederken Afet İnan, beni bir gün Atatürk'e şöyle tanıttı:
-Size, çiçeği burnunda bir Tarih öğretmeni tanıtmak istiyorum. Atatürk, bu söz üzerine dedi ki:
-Çocuk, sen geç kalmışsın; ben, onu tanıyorum. Ben de:"
-Paşa'm, ben emrinizi yerine getirdim ve Tarih öğretmeni olarak emrinizdeyim. dedim. Atatürk:
-Bak, öğretmen olmak kâfi değil; görev şimdi başlıyor. Şunu iyi bil ki çok iyi öğretmen olacaksın.
Çok okuyacaksın. Sen, zaten okuyorsun; ama daha çok okuyacaksın.
Talebelerini çok iyi yetiştireceksin.
Onlara, Kurtuluş Savaşı'nı çok iyi öğreteceksin.
Ve bu arada Çanakkale Savaşları'nı sakın unutma! dedi. Ben:
-Efendim, biliyorsunuz, ben Geliboluluyum. dedim. Atatürk:
-Evet, biliyorum.Bak, çocuk; bunu neden söylüyorum?Bizi, bu günlere getiren Çanakkale Savaşları'dır.
Eskaza biz onu kaybetse idik, bugün hür dünya camiası yoktu. diye konuşmasına devam etti. Ben ise:
-Tamam, Paşa'm! Emredersiniz! şeklinde karşılık verdim. Atatürk, sözlerine şunları da ekledi:
-Bak, çocuk; sana bir şey daha söyleyeceğim. İnkılâpları ve ilkeleri yaşatacaksın.
Gerektiğinde mücadele edeceksin. Sakın ha, unutma! Ben:
-Paşa'm, nasıl unuturum? Cumhuriyeti nasıl kazandık?
Siz, Yüce Kahraman Atatürk'sünüz. diye cevap verdim. Atatürk, sözlerini şöyle bitirdi:
-Biliyorum; ama, yine unutma diyorum...

" BEN HERŞEYDEN ÖNCE ÖĞRETMENİM ''
Alıntı

23 Kasım 2010 Salı

Bir Dağ İnşa Ediyorum



bir dağ inşa ediyorum
        kralı olacağım
     bir dağ, tabii ki.
              ne dertten eser olacak orda
          ne de tasadan,
                   silme sevdiklerimle dolduracağım eteklerine kadar.
üstünde kale male olsun istemem
        saray da olmasın
                    sur da
otlardan barınağımız olsun
                 yağmurun yuyup
       güneşin kuruttuğu, yeter.
                korku, yenmemiz gereken
                         tek düşmanımız olacak
                                    ama yeneceğiz biz
                                              onu da.
ve ben hep orda dağımın üstünde olacağım
          ve ben bir gün kocayıp da
        saçlarım ağardığında
                çocuklarını yolla oraya, e mi
                       beni bulsunlar...
                    işte o zaman
ben onlara gönül ferahlığıyla dağımı verip gideceğim.

Christine Bachen

Can Yücel - Aklımdasın




Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım

CAN YÜCEL

Aklımdasın


Aklımdasın
Şimdi, şu an elimin altında
Yeşili terlemiş
Bir tabak erik
Bir bardak serin su yanında

Aklımdasın
Saksıdaki toprağımda
Yaprağında sardunyanın
Dalgalandır dalgalandır rüzgarım
Olur a ansızın alabora

Anımsayamadığım bir sözcük
Yüzünle birlikte gelen
Ama tedirgin, ama yitimsiz
Devingen
Soluk bir fotoğrafta
Zamanı geri çeken

Aklımdasın

Ece A.Ünal

Kulağımın içi kaşınıyor Felaket





Kulağımıniçi kaşınıyor. Felaket.
Önce azar azar başlıyor kaşıntı, geceleri.
Sonra artıyor. Kaşımak da bir zor ki kulağın içini.
Bir türlü geçmiyor.Ne yapsam acaba?" diyorum.
 
Günler geçtikçe daha da artıyor.
Doktora gitmeye karar veriyorum.
Arkadaşlarıma soruyorum
"Tanıdığınız iyi bir kulak burun boğazcı var mı?" diye.
"N'oldu ki?" diye soruyor arkadaşlarım.
"Kaşınıyor kulağım" diyorum.

"Uyuyamıyorum geceleri,
 
kulak kaşınmasından!"
 Bir doktorun adını söylüyor bir tanesi.
"Çok iyi doktordur" diyor.

"Kimsenin çözemediğini çözer, iyileştiremediğini iyileştirir."
Gidiyorum doktora.Gözlüklü, şirin bir amca.
Elinde bir büyüteç, kulağıma bakıyor.
Şaşırıyorum önce."İçinde kaşıntı var" diyorum.
Öyle büyüteçle ne anlayacaksınız ki?"

"Yok" diyor,
"Ben çoktan anladım ne olduğunu da,
şimdi daha iyi görmek için bakıyorum."

"Nedir?" diyorum doktora.

"Eski sözler kaçmış kulağınıza" diyor.

"Nasıl yani?" diyorum."Kimin sözleri?"

"Bakacağız" diyor.
Sonra bir alet çantasından kocaman,
ucu ince, cımbıza benzer bir alet çıkarıyor.
"Yan durun. Kıpırdamayın" diyor bana.
Biraz irkiliyorum.
"Eski sözler" diyorum,
 "Ha?" Cımbızın ucu kulağıma giriyor,
canımı acıtmıyor nedense.

"Bir erkek sesi bu" diyor.
Sanki bir uğultu duyuyorum. Cımbızı çıkarıyor kulağımdan.

"Yalan kaçmış kulağınıza!" diyor doktor.
Yalana bakıyorum.
Küçücük bir şey gibi gözüküyor.

"Vay be! Günlerdir kulağımı kaşındıran bu muymuş?
Hangi yalan peki?" diyorum.
"Durun, bekleyin" diyor doktor.
"Dikkatli olmamız lazım.
Tekrar kulağınıza kaçabilir.
Önceşu deney tüpünün içine koyalım.
Sonra serbest bırakırız."

 Yalanı tüpüniçine koyuyor.
Kapağını da kapıyor tüpün.
Serbest kalıyor yalan.

"Seni seviyorum" diye cılız bir ses geliyor tüpün içinden.

"Yalanmış ha?" diyorum.
 
Kulağım bile anlamış,

kalbim hálá anlamıyor...

İclal Aydın

Söyle Sevda İçindeki Türkümüzü





Söyle sevda içinde türkümüzü
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken?
İnsan, dallarla, budaklarla bir
Aynı maviliklerden geçmiştir.
İnsan nasıl ölebilir,
Yaşamak bu kadar güzelken?

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA